Türk tenisi neden gelişemiyor

Bunun bir çok sebebi var tabii ki bunların başında oyuncuyu yetiştiren kişiler olan antrenörler geliyor. 2001 yılında odtü’de tenis antrenör adayları için elemeli bir sınav yapılmıştı. Yaklaşık 400 küsür kişi bu sınava katılmış içlerinden 40 kişiyi ayıklayıp Bursa Uludağ Üniversitesi’ne eğitim için göndermişlerdi. Bu 40 kişi içinde ben de vardım. Bir hafta on gün kadar yazılı, uygulamalı kurs gördük ve sonunda sınava girip başarılı olanlar tenis antrenörü sertifikasını aldı. Başarısız olanları iki ay sonra Trabzon’a bir başka kursun sınavına gönderdiler. Neyse lafı çok uzatmadan sadede gelirsek, antrenör adayı arkadaşlar hocaları dinlemiyorlardı, soru sormuyor, sormak isteyenlere engel olup münakaşa ediyorlardı. Biri parmak kaldırıp bir şey sorunca hadi yeter artık alalım sertifikayı gidelim modundaydı herkes. Kursiyerlerden biri soru sorduğunda “arkadaşım niye zamanımızı çalıyorsun dersten sonra git sor” diyeni bile gördüm. Orada çou antrenör adayının, ilerde kendi mesleği olacak bu işin inceliklerini öğrenmeye niyeti yoktu. Türkiye’deki çoğu hoca da bu antrenörlük belgesine bir kağıt parçası gözüyle bakıyor. Nasıl ki bizim Türk insanımız ehliyet kursunda derslere girmeden ehliyet alıyorsa, tenis antrenörleri de kurslarda anlatılanları anlamadan dinlemeden belgesini alma peşinde ne yazık ki. 

İsmail Gönülalan ile – 2001 (ATK)

 Tenis Federasyonumuz antrenörlük dışında gelişim seminerleri de düzenlemektedir. Asıl bu gelişim seminerlerine katılmak çok önemli çünkü; tenisteki güncel, değişik teknikler, yeni çalışma metodları, driller öğretilmektedir. Tenis Federasyonumuz üzerine düşeni yapıyor ama tenis hocası olmak isteyen adaylar, kendisini eğitmek geliştirmek istemiyor. Sistemde de bazı bozukluklar var. Mesela beden eğitimi(besyo) öğrencileri sınavsız 2. kademe tenis antrenörü olabiliyor, milli sporcular keza sınavsız tenis antrenörü olabiliyor. Sadece istediği branşı seçmesi yeterli(!) Sonra bakıyorsunuz tenis antrenörü kursunda halterci de oluyor, güreşçi de. Böyle bir ortamda ne yazık ki kaliteden bahsedemeyiz. Halterci, güreşçi tenis oynamasın öğrenmesin demiyorum ama en azından onlar da herkes gibi sınava girmeli…

 

Tenisin gelişiminde üniversitelerin, lise ve ilköğretim okullarının da çok önemli payı var. Çünkü hazır genç sporcu potansiyeli ve hazır tenis oynayacak alan(bahçe, spor salonu gibi) mevcut. Türk Tenis Federasyonu okullardaki bu potansiyeli farketti ve 10 yılı aşkın süredir liselere, ilköğretim okullarına tenis sporunu götürmeye, yaymaya çalışıyor elinden gelen desteği sağlıyor. İllâ direk ve file olması gerekmiyor, okulun bahçesine bir file gerilip asfaltta da çalışılabilir.

Yine bir diğer şikayet konusu olan şey, tenis derslerinin pahalı olması. Bunun en temel nedeni tenis kort kiralarının yüksek olmasıdır. Yüksek kort kiraları dolaylı olarak ders ücretlerine yansıyor. İşletmeciler bir halı sahayı 60 dakikası 100 liraya kiralarken, tenis kortlarını 25-30 liraya kiralıyorlar. Adam bakıyor halı saha işinde daha çok gelir var, tenis kortunu halı sahaya çeviriyor. Türkiye’deki tenis kulüplerinin asıl sahiplerini detaylı araştırırsanız çoğunun tenisle alakası olmadığını başka sektörlerle uğraştıklarını görürsünüz. Yukarıda bahsettiğim gibi devletin, kamuya tenis kortu kazandırmasıyla bu sorun da aşılabilir. Aksi halde ne yazik ki başka seçenek yok. Parası olan, parayı bastıran kulübe gidip tenisini oynayacak.

Sadece türk tenisinin değil, bütün spor branşlarının cam damarı, sponsorların çok çok az olması da türk tenisinin gelişmemesinin bir diğer nedeni. Hülya Avşar’ın tenise katkısı göz ardı edilemez. Sürekli adına turnuvalar(Hülya Cup) düzenliyor, milli tenisçilerimiz Merve Asımgil, İpek Soylu’ya yıllarca sponsor oldu. Keza Turkcell, Marsel İlhan’a sponsor oldu. Büyük turnuvalarda, Grand Slam’lerde oyuncuların (en basitinden)şapkalarına aldıkları ufacık reklam için sponsorlar, oyunculara çok ciddi rakamlar ödüyorlar. Yani başarı ışığı oldukça sponsorlar da gelecektir tabii ama yurtdışı ile kıyaslama yaparsak Türkiye, tenis branşında sponsor fakiri ne yazik ki. 

Türkiye'de tenisin tanıtılmasında, medyanın ilgisinin bu spora yoğunlaşmasında Hülya Avşar'ın büyük payı bulunmaktadır.
Türkiye’de tenisin tanıtılmasında, medyanın ilgisinin bu spora yoğunlaşmasında Hülya Avşar’ın büyük payı bulunmaktadır.

Bütün yukarıda yazdıklarım aslında tek bir kelimeye çıkıyor arkadaşlar; imkan..!

Yeter ki imkan olsun neler olur neler…

Türk tenisi neden gelişemiyor

Türk tenisi neden gelişemiyor” için bir görüş

  1. Tenis biraz pahalı ve ulaşılabilirlik açısından yeterli değil. Oysa çocuklar ve gençler için ideal bir spor. Yeterli eğitmen ve fırsat, dünya çapında tenisçiler yetiştirmemizi sağlayacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön

İçeriğin korunması bakımından, sağ tık kullanıma kapalıdır. MÜDÜRİYET